Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Emin Soysal, korona virüs (covit-19) konusunda özellikle hamilelerin de daha fazla dikkatli olmaları gerektiğini vurgulayarak, “Gebeler devletimizin önerdiği evde kal çağrısına sıkı sıkıya bağlı kalmalı. Ayrıca gebelerin ev dışında herhangi bir belirtileri yoksa eldiven veya maske takmalarını önermiyoruz” dedi.
Prof. Dr. Soysal, dünya geneli ile birlikte Türkiye’de de etkileri artarak devam eden korona virüsün hamileler üzerindeki etkisiyle ilgili önemli bilgiler verdi. Açıklamasında ilginç bir noktaya dikkat çeken Soysal, gebelerin korona virüse daha çabuk yakalanıp yakalanmadıkları konusunda bilimsel bir verinin olmadığına vurgu yaptı. Buna karşın hamilelerin solunum sistemlerinde olan değişiklikler nedeniyle bazı virüse bağlı hastalıkların kendilerinde daha ağır geçtiğini ve gebelerin daha çabuk zatürreye yakalandıklarının bilindiğine işaret eden Soysal, “Bundan dolayı kalp ve akciğer rahatsızlığı olan gebeleri yüksek riskli olarak kabul ediyoruz. Gebelerin devletimizin önerdiği evde kal çağrısına sıkı sıkıya bağlanması gerektiğini ve en az 20 saniye ellerini sabunla yıkayarak, yüzde 80 alkol içeren dezenfektan ve kolonya ile ellerini temizlemelerini öneriyoruz” dedi.
“Belirtiler yok ise eldiven veya maske takmalarını önermiyoruz”
Sağlık personellerinde başta olmak üzere çalışmak zorunda olan hamileler konusuna da değinen Prof. Dr. Soysal, onlar içinde bir takım önerilerde bulunarak şunları söyledi:
“Çalışmakta olan gebelerde eğer yüksek riskli ortamlarda bulunmuyorlarsa sağlık personelleri gibi sosyal mesafe kurallarına uymak dışında başka bir şey önermiyoruz. Gebelerin ev dışında herhangi bir belirtileri yok ise eldiven veya maske takmalarını önermiyoruz. Şüpheli covid-19 bulguları gösteren gebelerde ateş, öksürük, nefes darlığı gibi durumları kötüye gitmedikçe 7 gün evde kalıp şikayetlerin geçmesini beklemelerini öneriyoruz. Durumu ağırlaşan 7 gün içinde şikayetleri geçmeyen gebelerin hastaneye başvurması gerekmektedir. Covid 19 tanısı alan ancak hastaneye yatırılması gerekmeyen gebelerin evde sosyal izolasyon kurallarına uymalarını öneriyoruz.”
Korona virüse yakalanan hamilelerin ne yapmaları gerektiği konusunda da önerilerde bulunan Soysal, özellikle virüse yakalanan hamilerde düşük ve erken doğum oranlarının bilinmediğine dikkat çekti. Virüse yakalanan ve ardından doğum yapan annelerin bebeklerinde hastalık olup olmayacağı konusunda da bilimsel bir verinin henüz olmadığının altınız çizen Soysal, “Çocuklarında herhangi bir hastalık oluşup oluşmayacağını bilmiyoruz ancak bu çocukların yakın takip edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Solunum durumu kötü olan gebelerde sezeryan yapılması dışında covid-19 pozitif olan gebelerin normal doğum yapmasında herhangi bir sakınca görülmemektedir. Ancak doğum esnasında çocuğa geçme ihtimalini bilmiyoruz. Ancak sınırlı sayıda gebede çocuğun suyunda virüse rastlanılmamıştır. Bu gebelerin çocuklarını emzirip emzirmemesinde bir sakınca olup olmadığı henüz belli değil. Covid 19 virüsünün süte geçmediğini iddia edilmektedir. Ancak çocuğunu emzirmek isteyen annenin maske ve temizlik kurallarına eksiksiz olarak uymasını çocuğun başka bir odada tutulmasını veya aynı odada en az 2 metre uzakta perde arkasında kalmasını öneriyoruz” diye konuştu.
Covid-19 salgınının ülkemizde görüldüğü
günden beri, bulaşmayı önlemenin en temel yolu sosyal mesafe ve izolasyon ve
temizlik-hijyen olarak bilinmektedir. Bu durum çoğu kişinin eve kapanmasına ve
sürekli temizlik yapmasına neden oldu.
Günlük rutinin bozulması, bulaşma ya da bulaştırma kaygılarının artması, sosyal
hayatın aksaması gibi değişiklikler bazı psikolojik ve fizyolojik sorunları da
beraberinde getirdi. Özellikle korku ve anksiyete oldukça arttı. Bu duygular
belirsizlik, tehdit ve beklenmedik bir durum karşısında ortaya çıkan olağan
tepkilerdir. Bununla birlikte uyku problemleri, aşırı yeme, odaklanamama gibi sorunlar beraberinde oluştu.
Bu sorunlarla başa çıkabilmek için:
Salgın
ile ilgili gelişmeleri güvenilir kaynaklardan takip edin. Uzman olmayan kişiler
tarafından yapılan açıklamalara ve mesajlara itibar etmeyin.
Zihninizi
meşgul edin. Vücudunuzu dinlemeyin. Vücudunuzu sık sık dinlemeye başladığınızda
hastalık belirtileri (ateş, öksürük, boğaz ağrısı) sizde varmış gibi
hissedebilirsiniz.
Evde
hoşunuza giden aktiviteler yapın, isteklerinizi ertelemeyin.
Fiziksel
olarak sevdiklerinizden uzak kalsanız da onlarla bağlantıda kalın, görüntülü
konuşmalar yapın. Kaygılarınızı sevdiklerinizle paylaşmak iyi gelecektir.
Hijyene
önem verin ve sağlık bakanlığının önerdiği 14 kuralı uygulayın. Önlem almak ve
kurallara uymak kaygı düzeyinizi azaltacaktır. (14 kuralı aşağıda
belirtilmiştir.)
Fiziksel
aktiviteye zaman ayırın. Hareketsiz kalmak stresi arttırır.
Evden
çıkmak zorundaysanız, önlemlerinizi alarak dışarı çıkın, sosyal mesafeye dikkat
edin.
Umutsuzluğa
kapılmayın, uzmanların salgın ile mücadele edebilmek için çalıştığını ve
bugünlerin geçeceğini ve olağan yaşama geri döneceğimizi sakın unutmayın.
Denizli’de Özel Egekent Hastanesi Genel Cerrahi Kliniğinde Prof. Dr. Burhan KABAY ve Doç. Dr. Onur BİRSEN tarafından başarıyla gerçekleştirilen ‘Kapalı teknikle yapılan insülinoma ameliyatı’ hastalar için yeniden umut oldu. Kapalı olarak uygulanan ve ileri teknoloji gerektiren bu yöntem sayesinde 31 yaşındaki Çiğdem Adanalı’nın, pankreas kuyruğundaki kitle tamamen temizlendi.
PAÜ Hastaneleri Genel Cerrahi A.D Öğretim Üyesi ve Özel Egekent Hastanesi doktorlarından Prof. Dr. Burhan KABAY ve Doç. Dr. Onur Birsen tarafından Denizli’de, 31 yaşındaki Çiğdem Adanalı’ya laparoskopik pankreas ameliyatı uygulandı.
Ameliyatı gerçekleştiren PAÜ Genel Cerrahi A.D Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burhan KABAY yaptığı açıklamada “Hastamız baygınlık, çarpıntı, halsizlik gibi ani başlayan yakınmalarla doktora gitmiş. Tetkikleri yapılırken kan şekerinin 40’ın altına düştüğü tespit edilmiş. Normal bir insanda kan şekeri 90’ın altına düşmez, en kötü 80’e kadar düşer ama bu rakamların altındaki değerler hipoglisemi dediğimiz bir bulgudur ve nedeninin mutlaka belirlenmesi gerekir. Yapılan muayene ve incelemeler ile hastanın pankreasında kitle tespit edildi. Bu kitlenin de insülin hormonunu kontrolsüzce ürettiği ve hastanın yakınmalarına neden olduğu belirlendi. İleri incelemeler sonrasında hastayla birlikte ameliyata karar verildi. Dünyada sayılı birkaç merkezde yapılabilen laparoskopik pankreas cerrahisi planlandı. Kapalı yöntemle gerçekleştirilen ve yaklaşık 2 saat süren ameliyat ile hastanın pankreasında oluşan kitle alındı. Ameliyattan kısa bir süre sonra yürüyebilen hastamızın çok az ağrısı oldu, ertesi gün yemek yemeye başladı. Takiplerinde herhangi bir problem olmayan ve şikayetleri tamamen geçen hastamız ameliyattan 2 gün sonra servisimizden taburcu edildi. Yapılan ameliyatla hastanın tedavisi bitti. İlaç desteği almasına da gerek kalmadı.” dedi.
İNSÜLİNOMA 4 MİLYONDA BİR GÖRÜLEN BİR HASTALIK
İnsülinomanın nadir görülen bir hastalık olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Burhan KABAY, “Sık karşılaşılan bir durum değil, 4 milyonda bir görülen bir hastalıktır. Yani Türkiye’de yılda 5 ya da 6 hastaya bu teşhis konuluyor ve bu hastalara da belli cerrahlar müdahale ediyor. Kapalı pankreas cerrahisini en basitinden en zoruna kadar yıllardır yapıyorum ve 2001 yılından bu yana Denizli’de bu vakadan 16-17 hasta ameliyat ettim. Yani aslında Denizli’deki bütün bu insülin üreten tümörü olan hastaların tanı ve tedavisinde emeğim vardır.” dedi.
TÜMÖRÜN TAMAMI TEMİZLENDİ
Bu tür ameliyatlar için deneyimli bir ekip ve teknik altyapı gerektiğini bildiren Prof. Dr. Burhan KABAY Özel Egekent Hastanesinin tüm olanaklara sahip olduğunu belirterek “yapılan cerrahi operasyonun nadir görülen vaka olması, kapalı yöntem uygulanması ve deneyimli bir ekip tarafından yapılması iyi bir sonuç getiriyor. Bunlardan birisi aksadı mı hasta hem tedavi olmaz hem memnun olmaz, bu açıdan deneyim önemli” diyerek hastanın aradığı şeyin de deneyim olduğunu ifade etti.
600’DEN FAZLA PANKREAS TÜMÖRÜ AMELİYATI
Laparoskopik cerrahinin avantajlarına değinen Prof. Dr. Burhan KABAY açıklamasında “600’den fazla pankreas cerrahisi ve kanseri ameliyatı yaptım. Açık cerrahideki deneyimimi zamanla kapalı cerrahiye taşıdım. Kapalı ameliyatın birçok avantajı var, hastanın ağrısı çok az olur, uzun süre yatmaz, hemen yiyip içer ve sorunsuz bir şekilde evine gider. Çok avantajlı ancak teknik olarak zor bir ameliyattır, herkesin yapabildiği bir cerrahi de değildir. Biz Denizli’de pankreas cerrahisini kapalı yöntemle yaklaşık 4-5 senedir yapıyoruz. Bu bölgede de zaten ilk kapalı pankreas ameliyatını Whipple dahil ki genel cerrahinin en büyük ameliyatıdır, kapalı pankreas cerrahisini biz başlattık. Her şeyden önce bu tür ameliyatlar çok üst düzey teknoloji gerektiriyor. Hem özel aletler gerekiyor hem de görüntüleme sisteminizin çok iyi olması gerekiyor. Bu açıdan hastane olarak çok iyi bir alt yapımız var. Şimdiye kadar gerek obezite cerrahisi gerekse kalın bağırsak, mide kanseri ameliyatları gibi ameliyatlarda kapalı cerrahi tekniğini başarıyla uygulamaktaydık. Bundan sonrada bu tarz ameliyatları başarıyla gerçekleştirmeye devam edeceğiz” diye konuştu.
Ameliyat sonrası sağlığına kavuşan 31 yaşındaki Çiğdem Adanalı ise, ameliyatın çok başarılı geçtiğini, kendisini oldukça iyi hissettiğini belirterek, ameliyatı gerçekleştiren başta Prof. Dr. Burhan KABAY ve Doç. Dr. Onur BİRSEN olmak üzere tüm ekibe teşekkür etti.
Coronavirüs tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de gündeme oturdu. İnternette ve sosyal medyada yer alan bilgi kirliliği ise, insanların kafasının karışmasına neden oluyor. Özellikle Dünya Sağlık Örgütü’nden alınan, doğrulanmış veriler ışığında hazırlanan bu içerikte Coronavirüs hakkında merak ettiklerinizi bulabilirsiniz.
Coronavirüs nedir?
2019 yılının Aralık ayında, Çin’de birdenbire sebebi açıklanamayan zatürre olguları ortaya çıkmaya başladı. Yapılan araştırmalar, bu zatürre vakalarının daha önceden tanımlanmamış yeni bir tip coronavirüs (coronavirus) olduğunu ortaya çıkardı. Virüsün bu formuna, 2019 yılında ortaya çıktığı için, Coronavirus 2019 yani COVID-19 denildi. Coronavirüs aslında, hayvanlarda bolca rastlanan bir virüstür. Son zamanlarda hastalığa neden olan virüsün kaynağının, ise Çin’in Wuhan kentinde bulunan Huanan deniz ürünleri pazarı olduğu düşünülmektedir. Önce hayvandan insana bulaşan virüsün insandan insana da yayılabildiği zamanla anlaşılmıştır.
Gündeme son salgın ile birlikte gelse de esasında coronavirüsler, farklı tipleri olan geniş bir virüs gurubudur. Genetik materyal olarak RNA taşır, hatta RNA taşıyan virüsler arasında en büyük genoma sahip olan virüs gurubudur. Coronavirüs, zarflı bir virüstür ve zarfının etrafından dışarıya doğru diken (spike) şeklinde çıkıntılara sahiptir. Bu yapı, ona elektron mikroskobu altında bakıldığında kraliyet tacı şeklinde bir görüntü verir. Bu nedenle de, virüse Latince kraliyet tacı anlamına gelen Corona ismi verilmiştir.
Coronavirüslerin farklı tipleri, farklı rahatsızlıklara neden olur. Örneğin bazı coronavirüsler, sindirim sistemi (gastrointestinal) rahatsızlıklarına neden olurken, bazıları ise solunum sistemi ile ilgili şikayetleri beraberinde getirir. Solunum rahatsızlıklarına neden olan coronavirüsler de kendi aralarında farklılık gösterir. Bazı enfeksiyonlarda sadece nezle kadar hafif semptomlar gözlenirken, bazı kişilerde zatürreye varan sonuçlar ortaya çıkar. Bununla beraber, coronavirüsler, tarihteki üç örneği dışında genelde hafif semptomlar gösterir. Örneklerden ilki yine Çin’de 2003 senesinde gözlenen İngilizce ‘Severe Acute Respiratory Syndrome – Ciddi Akut Solunum Sendromu’ kelimelerinin kısaltması olan SARS coronavirüsüdür. 2012 senesinde ise, bu sefer Suudi Arabistan’da ‘Middle East Respiratory Syndrome – Orta Doğu Solunum Sendromu’ olarak adlandırılan MERS coronavirüsü ortaya çıkmıştır. Son olarak da, şu anda dünya üzerinde hızla yayılmakta olan 2019 n-CoV (2019 Novel Coronavirus, 2019 Yeni Coronavirüsü) ortaya çıkmıştır. Bütün bu örneklenen coronavirüsleri ciddi semptomlara yol açar, hatta ölümle sonuçlanabilir.
Coronavirüslerin hayvandan insana aktarılması da – ilk defa gözlenmemiştir. SARS hastalığının, Asya’da yaşayan bir kedi türü olan Misk (Civet) kedisinden insana bulaştığı düşünülmektedir. MERS ise Orta Doğu’da çok yaygın ve insanlarla yakın temas halinde bulunan, deveden insanlara yayılmıştır. 2019 coronavirüsünün ise hayvan pazarından alınan yarasaların ya da pangolin isimli egzotik bir hayvanın tüketilmesiyle insanlara bulaştığına dair yaygın bir kanı mevcuttur. Bununla birlikte, bu bilgi Dünya Sağlık Örgütü tarafından henüz doğrulanmamıştır.
2019 Yeni Coronavirüsü nasıl yayılır?
Coronavirüsünün tam olarak insandan insana bulaşma yolunun moleküler mekanizması şu anda çözülmüş olmasa da, genel olarak solunum yolları hastalıklarının bulaşma prensibi benzerdir. Solunum yolları hastalıkları, damlacık saçılması ile yayılır. Bu yayılma türünde, hasta bir insan öksürdüğünde ya da hapşırdığında etrafında bulunan kişiler, bu mikroba maruz kalmış olur. Bir başka bulaşma yolu ise, damlacık ile kirlenen bir nesneyi kullanma sonucunda oluşur.
Coronavirüs risk grubu nedir?
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre canlı hayvanlarla uğraşanlar (özellikle Uzak Doğu bölgesinde) en büyük risk altında olanlardır. Bunun haricinde hasta kişilerle yakın temas halinde olan aile bireyleri ve sağlık görevlileri de yine coronavirüs risk gurubunda yer alır. Ölüm oranları açısından ise 65 yaş üstü grup daha yüksek risk altındadır.
Coronavirüsünün semptomları nelerdir?
Coronavirüs hakkında şu ana kadar bilinen bilgiler doğrultusunda, semptomlar orta dereceli ya da şiddetli olabilmektedir. En çok gözlenen semptomlar; ateş, öksürük ve solunum güçlüğüdür. Burun akıntısı, coronavirüste bildirilmemiştir. Bu nedenle, burun akıntısı olmadan öksürük ve solunum güçlüğü ve ateş gözlendiğinde kesinlikle kalabalık yerlerden uzak durmak ve en kısa sürede sağlık kuruluşuna baş vurmak çok önemlidir. Ciddi coronavirüsü vakalarında ise zatürre, böbrek yetmezliği ve ölüm meydana gelir.
Coronavirüs ölüm oranları nelerdir?
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, virüsün mortalite (ölüm) oranını söylemek şu andaki bilgilere göre pek mümkün değildir. Buna rağmen, 24 Şubat 2020 tarihinde yayımlanan bir makale, Çin’de 11 Şubat itibariyle doğrulanmış (test ile konfirme edilmiş) vakalar üzerinden bir ölüm oranı çıkarımı sunmaktadır. Bu makaleye göre, 11 Şubat itibariyle Çin’de bulunan 72314 vakanın 44672 olgusu doğrulanmış olgulardır. Genel vaka ölüm oranı bu hastalarda %2,3 olarak bulunmuştur (44672 onaylı vakada 1023 ölüm). Yaşlara göre incelendiğinde ise 70-79 yaş arası vakalarda mortalite oranı %8’e yükselmektedir. Bu oranlara bakıldığında yaşlı nüfusun en yüksek risk altında olduğunu söylemek mümkündür.
Coronavirüsü nasıl teşhis edilir?
Coronavirüs, PCR (polimerize zincir reaksiyonu) adı verilen bir testle teşhis edilir. Bu test ile sadece virüste bulunan genetik materyal çoğaltılarak kesin tanı koyulabilir.
Coronavirüs nasıl tedavi edilir?
Coronavirüs bir bakteri olmadığı için antibiyotikler işe yaramaz. Şu anda coronavirüse özgü bir tedavi yoktur. Ana tedavi, semptomatik tedavidir. Coronavirüs tedavisi ve coronavirüs aşısı geliştirme çalışmaları sürmektedir. Her virüs gibi coronavirüste de bağışıklık sistemini güçlü tutmak (yeterli kaliteli uyku, dengeli beslenme ve fiziksel aktivite) önemlidir.
Coronavirüsünden korunmak için nasıl önlemler alınabilir?
Coronavirüsün yayılmasını azaltmak veya enfeksiyondan korunmak için en temel önlem, temel hijyen kurallarına uymaktır. Bunlardan en önemlisi ellerin yıkanmasıdır. Zarflı virüsler sabun ile yıkanmaya, alkol ile dezenfekte edilmeye dayanıklı değillerdir. Bu nedenle, el yıkama alışkanlığı olan ve genel hijyen kurallarına dikkat eden toplumlarda bu virüsün yayılması daha yavaş olacaktır.
Bunun haricinde yapılacaklar aşağıdaki gibi sıralanabilir:
Hastalık şüphesi duyulan kişilere yaklaşılmamalı, gereksiz temas edilmemelidir.
Hapşırıldığı ya da öksürüldüğü zaman ağız kesinlikle kol içine kapatılmalı ya da mendil kullanılmalıdır.
Seyahat etmeniz gerektiğinde gideceğiniz ülkenin ne oranda coronavirüs salgınına sahip olduğunu CDC ya da WHO gibi kaynaklardan araştırmanız önem taşır.
Dünya Sağlık Örgütü kendisini iyi hissetmeyenlerin kalabalık yerlerden kaçınması gerektiğini, ayrıca öksürük, ateş ve solunum sıkıntısı çekenlerin ise mümkün olan en kısa sürede tıbbi yardım alması gerektiğini bildirmektedir. Bu tür şikayetlerle sağlık kuruluşlarına başvurduğunuzda özellikle seyahat geçmişinizin doğru bir şekilde aktarılması virüsün hem yayılmasını engellemede hem de teşhis için önem arz eder.
Tüm dünyayı etkisi altına alan Koronavirüs (covid-19 virüs) salgını nedeniyle şu günlerde çoğumuz evlerimizde sosyal hayattan izole olmuş bir şekilde vakit geçirmekteyiz. Bu süreçte dikkat etmemiz gereken en önemli şeylerden biri de doğru beslenmektir. Corona virüsten koruyan spesifik bir besin önerisi yoktur ancak bağışıklık sisteminizi güçlü tutmak vücudunuzun bu salgınla mücadelede kullanacağı en büyük silahtır. Özellikle protein, lif, vitamin-mineral ve antioksidanlardan zengin bir beslenme rutinini hayatımıza adapte ederek bu sistemi güçlendirebiliriz.
Sebze ve meyve tüketiminize ve özellikle C vitaminini her gün almaya özen gösterin. Günde 3-5 porsiyon sebze meyve tüketimi idealdir.
Probiyotik ve prebiyotik besin alımı bağırsak sağlığınız ve bağışıklık sisteminiz için elzemdir. Posa alımının doğru miktarda yapılması da bağırsak sağlığınızın ve dolaylı olarak bağışıklık sisteminiz güçlenmesini sağlayacaktır.
Su ihtiyacı her birey için farklılık gösterir ancak günlük olarak ortalama 2-2,5 litre su tüketin. Sularınız içine hem C vitamini alımını arttırmak hem de aroma vermek için limon, maydanoz ekleyebilirsiniz.
Her gün ve her öğününüzde besin çeşitliliğini sağlayın, sofranızda hem doğru karbonhidrat çeşidine hem proteine hem de sebze ve meyveye yer verin.
Bu dönemde duygusal açlık atakları gelişebilir ve paketli gıda, hamur işi tüketimi artabilir. Bu gibi durumlarda sağlıklı atıştırmalıkla yönelmek daha doğru olacaktır. Yapılan en büyük hatalardan biri ise panik havasına girip pek çok besin takviyesine yönelmek olacaktır. Aynı anda birden fazla multivitamin besin takviyesi kullanımı toksik dozlara ulaşılmasına neden olabilir. Bu sebeple diyetisyeninize danışmadan bu tarz takviyeleri kullanmayınız.